Psikoloji ve kişisel gelişim söz konusu olduğunda, herkes değişim hakkında konuşmayı sever. İnsanların hayatlarını veya kendilerini iyileştirmek için değişimleri nasıl başlatacaklarını öğreten çeşitli kitaplar, web seminerleri ve videolarla sık sık karşılaşıyorum. Ancak, değişimleri düşünmek, onları başlatmaktan çok daha kolaydır. İnsanlar genellikle harekete geçmeleri gerektiğinde değişim sürecini durdururlar.

Bunun altında yatan birçok neden vardır. Bunlardan bazıları bireylerin belirli kişilikleri ve başa çıkma stratejileri oluşturma yetenekleriyle ilgili olabilir. Başa çıkma stratejisi, insanların yeni bir bağlama uyum sağlamasını sağlayan zihinsel ve davranışsal bir süreçtir. Etkili başa çıkma stratejileri oluşturma kapasiteleri ne kadar gelişirse, insanlar değişimleri başlatma konusunda o kadar kararlı ve kendine güvenen olma eğilimindedir.  

Değişim eylemini engelleyen bir diğer neden de şu ana kadar elde ettiğiniz her şeyi kaybedeceğiniz korkusudur. Hastalarımın şu ifadeleri dile getirdiğini kaç kez duyduğumu bilmiyorum: ‘Bu işi bırakırsam, yenisinin beni tatmin edeceğinin garantisi nedir?’; ‘Partnerimle bağlarımı koparırsam, daha iyi biriyle tanışır mıyım?’; ‘Sahip olduğum her şeyi yatırırsam, artık finansal olarak güvende olmayacağım.’ 

Bir değişikliği başlatmak, yeni bir şeyi kucaklamak için her şeyi bırakmanız gerektiği anlamına gelmez. Tüm bilgeliği, öğrendiklerinizi, deneyimlerinizi ve başarılarınızı yeni hayatınıza veya aktivitenize uygulayacaksınız. Bu, konfor alanınızdan çıktığınız ve edindiğiniz ve elde ettiğiniz deneyimle dolduracağınız yeni bir gerçekliğe adım attığınız anlamına gelir. Yeni gerçeklik daha sonra tanıdık hale gelir ve tekrar yeni bir şeye adım atmak için motive olursunuz. 

Değişimi, hikayenizle, deneyimlerinizle, hislerinizle, duygularınızla ve kendinize sunabileceğiniz her şeyle dolduracağınız, kendinizin farklı bir versiyonu olabileceğiniz boş bir alan olarak neden görmüyorsunuz? 

En içten dileklerimle,